Performansa Dayalı Ders Çalışma Programı Nasıl Hazırlanır – 2 Bölüm

Performansa Dayalı Ders Çalışma Programı Nasıl Hazırlanır – 2 Bölüm



Anlam bütünlüğü için BU YAZININ birinci bölümünü okumalısınız. Lütfen birinci bölümü okumadıysanız tıklayınız.

Arkadaşlar sizden sadece sınavlarda birinci olmuş ve TV’de konuşma yapan öğrencilerimizi düşünmenizi istiyorum. O öğrencilerimizin ifade ettiklerini hatırlamanızı istiyorum.

Hatırlayamayan ya da böyle bir deneyimi olmayan arkadaşlar için, genel olarak şunları söylüyorlar:

“Ben çok çalışmadım.”
“Çok rahattım.”
“Günlerce test çözen bir öğrenci değilim.”
“Ailem de bana böyle bir baskı uygulamıyordu.”
“Gerektiğinde arkadaşlarımla dışarı çıktım, sinemaya gittim.”
İnanın çoğumuza da bunlar hep yalan ve uydurma şeylermiş gibi geliyor. Ama işin gereçeği şu ki hepsi doğru ve gerçek. O öğrenci arkadaşımızın dediklerinin hepsini yaparak en iyi üniversite ve liselere yerleştiler. Hem de bu şekilde ve kendilerini hiç yormadan yaptılar bunu. Günlük yaşantılarına devam ettiler. Böylece ne kaygı oluştu ne de stres. Çok zeki olduklarından da değil. Sadece çalışma stilini bildiklerinden ve performansa dayalı çalışma programlarını uyguladıklarından.


Peki bu program ne? Nasıl hazırlanır? Nasıl uygulanır?

Öncelikle arkaşlar kendimize koyacağımız hedef şu olmalı hergün belli bir limitte soru. Çünkü sınav kazanmanın tek mantığı budur: “Kondisyonlu olmak” Çünkü bildiğimiz en pahalı ücretli futbolcu bile hergün, üstelik günde iki defa bunu yapıyor. “Açma-germe”, “Orta-şut” çalışmasına kadar. O ne kadar başarılı bir futbolcu olsa da bunları yapmak zorunda. Çünkü antremansız maça çıkılmayacağını biliyor. O halde yapmamız gereken şey şu. Kondisyonumuzu kaybetmemek ve kondisyonumuzu artırmak için hergün antreman yapmak. Her dersten ve hedeflerimiz doğrultusunda kendimize belirleyeceğimiz limitte soru çözmek. İnanın bir süre sonra o limitin üstlerine çıktığınızı ve artık ilk hedef olarak koyduğunuz soru limitini “çerez” olarak algılayacağınızı söyleyebilirim. İşte o zaman siz de göreceksiniz ki o konuşmaları yapan öğrenciler haksız değilmiş. Çünkü işiniz olduğunuda yerine getirebilecek, arkadaşın çağırdığında yanına gidebileceksin. Çünkü senin saat kısıtlaman yok. Yapman gereken tek şey o gün için kendine verdiğin limitte soru çözmelisin.

Şimdi öncelikle performansa dayalı ders çalışma programı hazırlarken temel dayanağımız şu olmalı: İlköğretim öğrencileri için SBS, ortaöğretim öğrencileri için YGS, LYS, SBS’ye hazırlanan öğrencilerim ilk limitte günlük en az 100 soru ile, YGS’ye hazırlanan öğrencilerim de en az 160 soru ile başlamasını öneririm. Neden bu şekilde çünkü sınavda en az bu kadar soru ile karşı karşıya kalacağız. Eğer kendimizi buna alıştırırsak sınav günü de bize normal bir günmüş gibi gelecek. Bu program türünde soru çözmeyen öğrenciler için bu ilk ayda bizi zorlayabilir ama zaten temel hedef şu, çarkın dönüş hızını kontol altına almak. Hızımızı artırmak. Hızlı dönen bir değirmenin öğüteceği buğdayla yavaş dönen bir değirmenin mğüteceği buğday bir miktarı bir değildir. Tabi ki de hayat standartımızın üzerine çıkmak bize zor gelebilir. İşte bu programla biz standartımızı artırmayı amaçlıyoruz.

Alt seviyeden başlayıp süreklilik sağlayarak limiti yavaş yavaş artırmayı amaçlıyouz. Hem bu artış bizi etkilememiş olacak hem de sınav yaklaşınca göreceğiz ki “300-400 soru” bizim günlük en az çözdüğümüz limit olmuş olacak. Eğer bu durumdaysak sınavda karşımıza çıkacak 100 SBS sorusu ya da 160 YGS sorusu bizim için alt limit olacaktır. Ve bizi hiç sıkmayacak.Bir kurbağayı içinde kaynar su olan bir kabın içine atarsanız kurbağa bunu fark eder ve hemen sıçrar. Çünkü canı yanıyordur. Ama o kurbağayı içinde soğuk su bulunan bir kabın içine atarsanız o kurbağa orada durur ve keyfine bakar. Suyun ısısını yavaş yavaş arttırırsanız kurbağa bunu fark etmez.Temel mantık bu farkında olmadan derecemizi artırmak.

Bu programı oluştururken ki ikinci önerimde şu: Her ders için kaç soru çıkıyorsa en az limitiniz o ders için o olsun. Örneğin SBS için her dersten en az 20, YGS için her dersten en az 40 soru çıkıyor. Hergün her dersten soru çözersek hem zihnimiz tek düze gidip yorulmamış olacak. Hem de sınav atmosferini hergün deneyimlemiş olacağız. Emin olun ki bu şekilde ders çalışınca günlük yapmamız gereken performansı bildiğimiz için bunu istediğimiz zaman yapacağız. Gündüz dışarı çıkmamız gerekince akşam yapabileceğiz. Akşam önmeli bir işimiz varsa gündüzden gelipperformansımızı bitireceğiz. Hiçbir saat dersin başında oturmak gibi bir zorunluluğumuz olmayacak. Tek zorunluluğumuz günlük belirlediğimiz limitin altına düşmemek olacak. Bu programı uygulamaktaki en temel şey de “yazmak”tır. Hergün için çözdüğün soru sayısını yazmak, bunun için bir sayfa hazırlamak ve limiti doldurmadan yatmamak. Bir ay programa alıştıktan sonra artık zaten hergün limitin kat kat üzerinde soru çözdüğümüzü görmüş olacağız.

Bu şekilde hergün belli limitlerde soru çözeceğimiz için belli bir saat aralığında da çalışmış olacağız. Ders çalışma saati bizim için amaç, değil araç olmuş olacak. Amaç çok ders çalışmak değil, verimli çalışmaktır. Eğer bu şekilde bir performansa dayalı program oluşturabilirsek bunu da aşmış oluruz. Hergün kaç soru çözdüğümüzü yazmamız, kendimizi görmemiz açısından yararlı oalcaktır. Hegün yatmadan kendimizle yüzleşmemizi sağlayacak ve ferah bir şekilde uyuyabileceğiz. Bu programda “Google Şirketi” mantığıyla tüm vakitlerinde istediğini yapmakla serbestsin ama yatmadan kendine verdiğin limitte soruyu da görmen lazım. Gerekirse evde bir büyüğünü bunun için yönetici ilan edebilirsin. İster okul rehber öğretmenine düzenli aralıklarla yazdığın soru kağıdını götürebilirsin. Emin ol daha çok zaman kazanacaksın ve yorulduğunu hissettemeden başarın artmaya başlayacak. Tek isteğim bir gün bile kendine verdiğin limitin altına düşmemeye çalışman. 10-20 gün sonra artık düşmeyeceğini sen de görmeye başlayacaksın.

Tüm öğrencilerimize hayat boyu başarılar dilerim. Hayat zaten sınav olduğuna göre sınav içinde sınav yoktur bunu unutmayın! Eğer gerekeni yapıyorsak onlar diğer günlerden farksız olmayacaktır.


Anlam bütünlüğü için BU YAZININ birinci bölümünü okumalısınız. Lütfen birinci bölümü okumadıysanız tıklayınız.